top of page

Yazıyı Paylaş

Cinsiyet Stereotipleri ve Farklı Kültürlerde Kadının Yeri

2.png

Osmancan Çekinmez

Kültürlerarası İletişim

Kültür ve Cinsiyet Rollerinin Şekillenmesi

Toplumda erkekler ve kadınlar tarafından beklenen davranışlar, içinde bulundukları kültürler tarafından şekillendirilmektedir. Cinsiyet ilişkileri ve cinsiyet kimlikleri, kültürlerin önemli bir boyutunu oluşturarak, aile içinde, geniş toplumda ve iş yerinde nasıl bir yaşam sürdürüleceğini belirler.


Kadın İşi / Erkek İşi

Toplumun cinsiyetler arasındaki en belirgin ayrımları genellikle iş hayatında kendini gösterir. Çoğu toplumda, "kadın işi" ve "erkek işi" olarak belirlenmiş kesin ayrımlar bulunmakta ve bu ayrımlara kültürel açıklamalar getirilmektedir. Çoğunlukla, kadınların cinsiyet ilişkilerinde kişisel otonomileri sınırlı, kaynaklara erişimleri az ve toplumu şekillendiren süreçlerdeki karar alma mekanizmalarında etkileri kısıtlı olmaktadır.



Kültürel Değişim ve Cinsiyet Tanımları

Toplumlar ve kültürler, dinamik yapılarıyla zaman içinde değişime uğrar. Bu değişim süreci içinde, cinsiyetle ilgili tanımlar da evrim geçirir. Kültürel yenilenme ve değişim, kadın ve cinsiyet ilişkileri ile ilgili değerlerin yeniden şekillendirilmesine önayak olur. Bu süreçte, kız çocuklarının eğitime erişimi artırılmış, kadınlara iş yerlerinde hak ettikleri ücretler ödenmeye başlanmış ve toplumun kadına yönelik şiddet konusunda daha duyarlı hale gelmesi sağlanmıştır.


Kültürel Değişim ve Cinsiyet Tanımları

Kültürel değerler, toplumun ihtiyaçlarına ve isteklerine göre şekil alır. Zamanla, bazı değerler toplum tarafından yeniden onaylanırken, bazıları ihtiyaç dışı kaldığı için terk edilir.


Geleneksel kültürlerde ve dinlerde yapılan incelemeler, genellikle kadınların kamu gücünden dışlanmalarına ve aile içindeki ataerkil yapılar içerisinde erkeklerin hakimiyetine işaret eder. Bu durum, kadınların toplumdaki rolünün ve gücünün yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılar.




Cinsiyet Stereotiplerinin Tarihsel Gelişimi

Aristo

Aristo'nun kadınlar üzerine görüşleri, Batılı düşünürleri, İslam düşünürlerini ve kadının tarihini önemli ölçüde etkilemiştir. Aristo politikalarında kadını, erkeğe bağımlı ancak kölelerden üstün ve otorite açısından yetersiz olarak değerlendirmiştir. Kocası tarafından politik hakimiyetin kadın üzerinde uygulanabileceğini düşünmüştür. Onun görüşlerine göre, kadınlar erkeklere göre daha düşüncesizce davranır, daha merhametli, daha fazla şikayetçi ve daha aldatıcıdır. Ayrıca, kadın mutlu olmadıkça toplumun da mutlu olamayacağını ifade etmiştir.


Plato

Plato, erkek ve kadının potansiyel eşitliğine açıktır. Kadının kuvvet ve erdem açısından erkeğe eşit olmadığını, ancak rasyonel ve mesleklerle ilgili kapasite açısından eşit olduklarını ve ideal bir ortamda eğitime tabi tutulduklarında erkeklerle beraber fark gözetmeksizin çalışmalarına izin verilebileceğini belirtmiştir.


Jean-Jacques Rousseau

Önemli Aydınlanma filozoflarından biri olan Rousseau, yazılarında "erkekler arasında eşitlik" kavramını benimsemiş ancak kadın eşitliği konusunda açık bir şekilde konuşmamıştır. 1712-1778 yılları arasında yaşamış olan Rousseau, 18. yüzyılda entelektüel düşünceye ve Fransız Devrimi'ne önemli etkilerde bulunmuştur. Rousseau'nun insan eşitliği konusundaki görüşleri takdirle karşılanırken, kadınların eşitliği hak ettiğine inanmamaktadır. Rousseau'ya göre, kadınlar iyilikleri için erkeklere bağımlı olmalıdır, çünkü kadınların erkeklerden daha az rasyonel olduğunu düşünmektedir. Rousseau, erkeklerin kadınları arzulayabileceklerini ancak hayatta kalmak için onlara ihtiyaç duymadıklarını tartışırken, kadınların hem erkekleri arzuladıklarını hem de onlara ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir. Rousseau'ya göre, kadının hayattaki ana amacı eş ve anne olmak olup, erkeklerin sahip olduğu eğitim düzeyine erişmeleri için bir eğitime ihtiyaç duymamaktadırlar.



Hem Aristo hem de Rousseau, kadını pasiflik, feragat, yapısal zayıflık, kırılganlık ve erdem yoksunluğu ile ilişkilendirirken, erkekler anlamlı sözler sarf eder, kadınlar ise akıcı ve belirsiz bir konuşma tarzını benimser. Eski filozoflar, dini kaynaklar ve özellikle Orta Çağ mantalitesi, cinsiyet stereotiplerinin ve sosyal temsillerin yaratılmasında temel oluşturmuştur. İlginç olan, bu görüşlerin kadınlar tarafından içselleştirilmesidir.




Kadın Hakları - Uluslararası Politik Aktiviteler

1993 yılında İnsan Hakları ile ilgili bir konferans, 1994 yılında Nüfus ve Kalkınma ile ilgili uluslararası bir konferans ve 1995 yılında kadınlar üzerine Dördüncü Dünya Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferanslarda kadın haklarının insan hakları olduğu, cinsiyet eşitliğinin ulusal kalkınmanın, demokrasinin kurumsallaşmasının ve iyi devlet yönetiminin anahtarı olduğu kabul edilmiştir. Organizasyonlar, toplumlar ve devletlerin aktivitelerinde kadının güçlendirilmesi ve kadın üzerine yapılan ayrımcılığın sonlandırılması ile ilgili düzenlemelerin yapılmasına karar verilmiştir.


Kadın Hakları - Uluslararası Politik Aktiviteler


Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), kadınlar üzerinde bulunan yasal, politik ve ekonomik sınırlamalara neden olan stereotiplerin, adetlerin ve normların acilen ortadan kaldırılmasını şart koşmuştur. Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki dokuz temel insan hakları sözleşmesinden biri olan CEDAW, bu sözleşmeler arasında özellikle kadınların insan haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan tek sözleşmedir. Uluslararası kadın hakları yasası olarak da kabul edilen CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedeflemekte, gerçek eşitliği amaçlamakta ve sözleşmeyi imzalayan devletleri, kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütte bulunmaya teşvik etmektedir.



Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH)

Türkiye'de ve dünya genelinde kadınların insan haklarını savunmak ve hayata geçirmek amacıyla 1993 yılında kurulmuş bağımsız bir kadın örgütüdür. Dernek, Birleşmiş Milletler'in (BM) aynı yıl Viyana'da düzenlediği İnsan Hakları Dünya Konferansı'nda ortaya çıkan "Kadın hakları, insan haklarıdır!" söylemini benimsemiştir. KİH, kadınların insan haklarının eksiksiz uygulanmasını ve kadınların hayatın her alanında özgür bireyler ve eşit yurttaşlar olarak katılımlarını desteklemek amacıyla yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde faaliyet göstermektedir.




Cinsiyet Stereotipleri

Cinsiyet stereotipleri, erkek veya kadın grup üyeleri hakkında varsayımlar içeren inançlardır. Bu stereotipler, kadınsılık ve erkeksilikle ilgili olup, cinsiyetler arası eşitsizliklere neden olur. Stereotipler genellikle karşı cinsin temsilcileri tarafından kadının değerini düşürmek amacıyla kullanılır. Bunlar, herhangi bir kapasite veya yetersizlik gözetmeksizin kadını erkeğin altında konumlandırır.


Cinsiyet Stereotipleri

Çok yakın bir zamana kadar iş yerlerinde kadınlara sunulan fırsatlar oldukça sınırlıydı. Sekreterlik, yardımcı işler, hemşirelik, tekstil ve hizmet sektörü gibi pozisyonlar, kadınlar için uygun meslekler olarak görülmekteydi. Günümüzde durum biraz değişmiş olup, eskiden erkeklere uygun görülen işler artık kadınlar için de uygun kabul edilmektedir.


Teknolojideki değişimler, eskiden kadınlar için potansiyel vaat eden sektörlerin artık ortadan kalktığını göstermektedir. Kadınların iş hayatına tam olarak katılmalarının önemli nedenlerinden biri, yeteneklerinin gelişmesi ve artmasıdır. 1960-70'lerde iş gücüne katılan kadınlara bazı rollerin ve mesleklerin daha uygun olduğu düşünülüyordu. Bu meslekler arasında öğretmenlik, hemşirelik, müşteri hizmetleri ve bankacılık gibi alanlar vardı. Zamanla, liderlik rolleri de kadınlar lehine değişmeye başladı.


Dünyadaki her toplumda, etnik grup ve kültürde cinsiyet rollerine dair beklentiler bulunur, ancak bu durum gruptan gruba farklılık gösterir. Aynı toplum içinde de zamanla değişiklikler olmaktadır. Örneğin, ABD'de pembe renk erkekler için, mavi renk ise kadınlar için kabul görmeye başlamıştır.



Kişisel Özellikler

Kadınların ev içinde duygusal, erkeklerin ise kendine güvenen ve saldırgan bir yapıda olması genellikle kabul görmektedir.



Aile İçi Davranışlar

Genellikle, kadınların evde çocuk bakma, yemek pişirme ve temizlik gibi işleri üstlenmesi beklenirken, erkeklerin finansal işlerle ilgilenmesi, araba kullanması ve ev eşyalarını tamir etmesi daha uygun görülmektedir.



Meslekler

Birçok kişi öğretmenlik ve hemşirelik mesleklerinin kadınlara, pilotluk, doktorluk ve mühendislik mesleklerinin ise erkeklere uygun olduğunu düşünmektedir.



Fiziksel Görünüm

Toplumsal beklentilere göre, kadınların ince ve nazik, erkeklerin ise uzun ve kaslı olmaları beklenir. Ayrıca, erkekler genellikle pantolon giyip kısa saçlı olmalı, kadınlar ise elbise giymeli ve makyaj yapmalıdır.




Hiper Cinsiyetler ve Cinsiyet Stereotipleri

Hiper Kadınsılık Nedir?

Hiper kadınsılık, kadınlara ait olduğu düşünülen davranış stereotiplerinin abartılmasıdır. Hiper kadınsı kişiler genellikle pasif, saf, yumuşak, cilveli, nazik, anaç ve kabul edici olarak görülmelidir.


Hiper Erkeksilik Nedir?

Hiper erkeksilik ise erkeklerin diğer erkeklerle rekabet edilmesini ve kadınlara karşı agresif bir üstünlük sergilemeleri beklenmesini içerir.


Cinsiyet stereotiplerinin abartılması, insanlar arasındaki ilişkileri zorlaştırabilir. Hiper kadınsı kişiler ebeveynlerinden fiziksel ve duygusal suistimal görebilir. Hiper erkeksi kişiler ise ebeveynlerine fiziksel ve duygusal suistimalde bulunabilirler.


Aşırı stereotipler, insanların kendilerini ve duygularını ifade etmekte zorlanmalarına neden olabilir. Örneğin, erkeksi kişilerin ağlamak gibi duygusal tepkilerini açıkça göstermeleri genellikle engellenir. Kadınların ise bağımsız, zeki veya iddialı olmamaları beklenir. Cinsiyet stereotiplerini kırmak, insanların daha iyi bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir.




Cinsiyet Stereotiplerinden Nasıl Kurtulabiliriz?

Cinsiyet stereotiplerinden kurtulmak, bireysel ve toplumsal düzeyde bilinçli çabalar gerektirir. Cinsiyet stereotiplerini aşmak için bazı stratejiler:


Cinsiyet Stereotiplerinden Nasıl Kurtulabiliriz?


Dikkat Çekin

Medya ve popüler kültür, cinsiyet stereotipleriyle doludur. Bu stereotiplere dikkat çekmek, insanların bu kalıpların farkına varmasına yardımcı olabilir. Arkadaşlarınızla ve ailenizle bu konuları tartışarak, cinsiyet stereotiplerinin zararlarını anlamalarını sağlayabilirsiniz. Bu tür tartışmalar, özellikle medyada yer alan zararlı cinsiyet kalıpları hakkında farkındalığı artırabilir.



Örnek Olun

Eğer yönetici pozisyonunda iseniz veya etkileşimde bulunduğunuz kişilere örnek olabilecek bir durumdaysanız, cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkese saygılı davranarak pozitif bir örnek olabilirsiniz. Güvenli ve açık ifade alanları yaratmak, insanların yeteneklerini serbestçe göstermelerine olanak tanır. Özellikle gençler ve çocuklar üzerinde güçlü bir etki bırakarak, gelecek nesillerin cinsiyet eşitliğine daha duyarlı olmalarını sağlayabilirsiniz.



Sesinizi Yükseltin

Karşılaştığınız cinsiyete dayalı ayrımcılık ve suiistimallere karşı sesinizi yükseltmek, bu tür davranışların kabul edilemez olduğunu gösterir. Bu tür durumlarda sessiz kalmak, yanlış davranışları dolaylı olarak onaylamak anlamına gelebilir. İtiraz etmek ve durumu protesto etmek, diğerlerinin de harekete geçmesine ilham verebilir.



İletişim Ağı Kurun

İletişim ağınızı genişletmek ve farklı perspektiflerden insanlarla bağlantı kurmak, cinsiyet stereotipleriyle mücadelede önemlidir. Ne kadar çok çeşitlilik içeren bir sosyal çevreniz olursa, bu konularda daha etkili ve ikna edici olabilirsiniz. Ayrıca, farklı insanlarla etkileşim kurmak, kendi önyargılarınızı sorgulamanıza ve gelişmenize yardımcı olabilir.



Dayanışma İçinde Olun

Topluluklar arası dayanışma, cinsiyet eşitliği mücadelesinde büyük bir güçtür. Ortak hedefler doğrultusunda organize olmak ve somut aktivitelerde bulunmak, cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili bir mücadele yöntemidir. Dayanışma, ayrımcılığın üstesinden gelmek ve toplumsal değişim yaratmak için elzemdir.


Cinsiyet stereotiplerini kırmak, toplumun her kesiminde sürekli çaba ve katılım gerektirir. Ancak bu sayede, her bireyin gerçek potansiyelini sergileyebileceği daha adil ve eşit bir dünya mümkün olacaktır.




Din ve Cinsiyet Stereotipi

Din, genellikle kültürün bir parçası veya onu bir arada tutan çimento olarak kabul edilir. Toplumların çoğu için din, kültürle entegre bir şekilde düşünülür; hatta bazı yorumlar, dinsiz bir toplumun var olamayacağı yönündedir.


Din ve Cinsiyet Stereotipi

Cinsiyet eşitliği, özellikle tek tanrılı dinlerde ele alınmaktadır; bunlar arasında Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam ve Hinduizm bulunur. Ülkelerin yönetimlerinde de dinlerin etkileri gözlemlenmektedir. Değişim genellikle toplumun dini hiyerarşisi ile uyumlu şekilde gerçekleşir. Laik ülkelerde bile dini oluşumlar, sosyal ve kültürel değişimlere karşı çıkar. Etnik egemenliklerini ve aile otoritelerini korurken, rasyonel eğitime ve bilimsel açıklamalara karşı engelleyici bir rol üstlenebilirler.


Tek tanrılı dinler, İnsan Hakları doktrini ile genellikle iyi bir ilişkiye sahip değildir. İnsan hakları doktrini, insan merkezlidir ve bireylerin otonomileri ve sorumlulukları üzerine kuruludur. Ayrıca, sistemli rasyonel prensiplere sahiptir. Bu doktrinin temel amacı, devletin (laik) bireyler üzerindeki gücünü kötüye kullanmasını önlemektir. Öte yandan, tek tanrılı dinler, bireylerin ve toplumun amacının, Tanrı'nın isteklerine göre hareket etmek üzerine kurulu yüce ahlak prensiplerine dayanır. Bu nedenle, tek tanrılı dinler ve modern insan hakları arasında, dini görevler ve insan hakları kavramları arasındaki boşluk nedeniyle bir çatışma yaşanmaktadır.


Dinden dönmenin veya sapıklığın yasaklanması ve ifade özgürlüğü, bilinç ve din arasındaki çatışmalar örneklerindendir. Bazı tek tanrılı dinlerde reform hareketleri, insan hakları doktrini ile aralarındaki uçurumu kapatacak reformlar yapılmaktadır. Örnek olarak Protestanlık ve Reform Yahudiliği verilebilir. Ayrıca, bireysel dini liderler tarafından yapılan Katolik ve İslam yorumlamaları da insan haklarına daha uyumlu yaklaşımlar sergilemektedir. Ancak dini toplulukların hakim olduğu yerlerde, ne yazık ki, insan hakları taleplerine karşı bir savunma mekanizması geliştirilmektedir.


Kültür ve din, genellikle farklı kategorilerde değerlendirilmelerine rağmen, insan hakları prensiplerine karşı savunma mekanizmaları açısından benzer yönleri vardır. Din, kültürün bir parçası olarak sosyal ve ideolojik kültürü hem etkilemekte hem de ondan etkilenmektedir. Dinler, kültürlerin değil, cinsiyet eşitliği kavramının bütününü ve yasal ve kurumsal yapı prensiplerini güçlendirmektedir. Bugün, kültür adına yapılan birçok uygulama, insan hakları üzerinde, özellikle cinsiyet açısından, etki yaratmaktadır. Ataerkil yaşamı korumaya yönelik insan hakları uygulamaları, erkek çocuğun tercih edilmesi, yeni doğan kız çocuklarının öldürülmesi, kadın sünneti, çocukların zorla evlendirilmesi, bazı ülkelerde drahoma sistemi ile kızlar için kocalara ödeme yapılması, arazi ve finans kontrolünün ve özgür dolaşım haklarının erkeklere tanınması, erkeğin ev içi şiddet uygulama hakları gibi pek çok zararlı kültürel uygulama, kadınların toplumda, politik ve ekonomik yaşama sınırlı olarak katılmasına neden olan stereotipleri desteklemektedir. Bazı toplumlarda bu eril uygulamalar hala devam etmekte ve kadınların ikincil konumda kalmasına neden olmaktadır.


Sonuç Olarak

Farklı kültürlerde kadının yeri sürekli değişim içindedir ve bu değişim toplumsal normlar, ekonomik koşullar ve global etkileşimlerle şekillenmektedir. Kadınlar, tarihsel olarak belirli rollerle sınırlı tutulmuş olsalar da, zamanla eğitim, iş gücüne katılım ve siyasi temsil gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Bu ilerlemeler, cinsiyet eşitliği yolunda atılan adımların somut örneklerini oluştururken, kadınların toplumun her alanında daha görünür ve etkin roller üstlenmelerine olanak tanımıştır.


Ancak, kültürel stereotipler ve ataerkil yapılar nedeniyle hâlâ pek çok toplumda kadınlar ikincil konumda yer almaya devam etmektedir. Küresel çapta kadın haklarının ilerlemesi için yapılan uluslararası anlaşmalar ve yerel düzeydeki reformlar önemli adımlar olsa da, bu değişikliklerin her kültürde benimsenmesi zaman almakta ve zorluklarla karşılaşmaktadır. Dolayısıyla, kültürler arası anlayışın ve diyalogun teşvik edilmesi, kadınların sosyal, ekonomik ve politik yaşamdaki eşitliğinin sağlanmasında kritik bir role sahiptir. Bu süreçte eğitim ve farkındalık artırıcı programlar, kadınların ve erkeklerin cinsiyet rollerine dair algılarını değiştirerek daha adil ve eşit bir toplum yapısının inşa edilmesine katkıda bulunabilir.



 


Ek Bilgi

Geert Hofstede'nin Kültürel Boyutları, farklı toplumların ve organizasyonların kültürel farklılıklarını tanımlamak ve karşılaştırmak için kullanılan geniş kapsamlı bir modeldir. Model, altı ana boyuttan oluşmaktadır:

  1. Güç Mesafe Endeksi (PDI - Power Distance Index)

  2. Ferdiyetçilik (IDV - Individualism vs. Collectivism)

  3. Erkeksilik (MAS - Masculinity vs. Femininity)

  4. Belirsizlikten Kaçınma Endeksi (UAI - Uncertainty Avoidance Index)

  5. Uzun Dönemli Yönelim (LTO - Long Term Orientation)

  6. Heveslilik (IVR - Indulgence vs. Restraint)


Bu boyutların her biri, kültürler arası farklılıkları anlamamızı sağlayan önemli faktörlerdir. Erkeksilik (MAS) boyutu, bir toplumun rekabet, başarı ve başarıya odaklanma derecesini ölçer. Yüksek erkeksilik skoruna sahip toplumlarda, rekabetçilik ön plandadır ve başarı, "kazanan" olmak veya "sahasında en iyi" olmak gibi kavramlarla tanımlanır. Bu toplumlarda cinsiyet rolleri genellikle katıdır ve erkeklerin güçlü, kararlı ve başarı odaklı olmaları beklenir. Kadınlar ise daha çok destekleyici ve bakım verici rollerle ilişkilendirilir. Çalışma hayatı, bu toplumlarda önceliklidir ve başarı, maddi kazanç ve yüksek statü elde etme hırsı ile ölçülür. Bu konudaki detaylara ve ülkelerin bu boyuttaki durumlarını "Hofstede Kültür Boyutları" başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.


Comentarios


Yazıyı Paylaş

İçindekiler

Benzer Yazılar

Hofstede Kültür Boyutları

Etnik Merkezcilik ve Kültürel Görecelik

Farklı Kültürlerde Basmakalıp İnanışlar veya Klişeler (Stereotipler)

İçindekiler

bottom of page