top of page

Yazıyı Paylaş

Etnik Merkezcilik ve Kültürel Görecelik

2.png

Osmancan Çekinmez

Kültürlerarası İletişim

Küreselleşen dünyamızda, farklı kültürlerin ve toplumların bir araya gelmesi kaçınılmazdır. Bu buluşmalar, zenginleştirici ve aydınlatıcı deneyimler sunarken, aynı zamanda etnik merkezcilik gibi zorlayıcı sorunları da beraberinde getirebilir.


Etnik merkezcilik, bir grup insanın kendi kültürünü, ırkını veya etnik kökenini diğerlerinden üstün görme eğilimidir ve bu durum, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve sosyal bölünmelere yol açabilir.


Kültürel görecelik ise her kültürün kendi bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, farklılık ve çeşitliliğin kucaklanması anlamına gelir.


Bu yazımızda, bu kavramların detaylarını, özelliklerini ve yol açabileceği sorunları örneklerle inceleyceğiz.



Etnik Merkezcilik Nedir?

Dünyanın hızlı küreselleşmesi farklı kültürler ve dinler arasındaki iletişimi hızlı bir biçimde arttırmış ancak beraberinde de birçok problemi getirmiştir. Bu problemlerden bir tanesi de etnik merkezciliktir.


Etnik Merkezcilik, antropolojik ve etnolojik kavram olup, kendi bağlı olduğumuz ulus, din, ırk ve coğrafi koşullara çok fazla değer verilmesi, ve kendimizin dışındaki diğer grupları önemsiz gösterme çabası olarak tanımlanabilir.


Bu terim Yunancadaki “ethnos-insan, grup” ve ”centric-herhangi bir şeyin merkezi” anlamındaki kelimelerden oluşur. Etnik merkezcilik bir kişinin davranış modellerinin en iyi olduğu, en doğal, en güzel, en doğru veya en önemli olduğu biçimde algılanır. Diğer kültürlerde farklı biçimlerde yaşayan insanlar insani olmayan, doğal olmayan ve yanlış biçimde yaşam standartlarına sahip insanlar olarak var sayılır.




Etnik Merkeziyetçilik Hangi Sonuçlara Yol Açar?

Etnik merkezcilik şovenizm, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa yol açmaktadır. Küreselleşme farklı kültürlerin birbirleriyle daha fazla karşılaşmalarına neden olmakta ve bu karşılaşmalarda kendi değerlerinin, diğerine göre daha üstün olduğu düşünülmektedir. Hatta doğumdan itibaren etnik merkezcilikle ilgili eğilimlerin gelişmeye başladığı belirtilmektedir.


Her kültürde oluşan etnik merkezcilik, dünyaya kendi kültürünün perspektifinden bakmayı gerektirir. Bir kişinin kendi ırkı veya etnik grubunun çok daha önemli olduğu ve kültürünün diğer grupların kültürlerinden daha üstün olduğu inancı vardır. 


Etnik merkezcilikte insanlar kendi kültürlerinin en doğru olduğunu düşünürler ve diğer yaşam şekillerini de tuhaf ve değersiz olarak varsayarak yetişirler. Etnik merkezcilik, yüzyıllar boyunca dünyadaki diğer insanları bazen dini misyoner girişimlerle, bazen de kolonileştirme hareketleriyle değiştirme gayreti içerisinde olmuştur. 


Kültür şoku kavramı da, etnik merkezci kavramına dayanır. Kültür şoku, kültürel farklılıklara tam olarak hazırlanmadığımızdan dolayı oluşur. Bu durum genellikle, insanlar yetiştirilirken yalnızca kendi kültürlerinin öğretilmesi ve böylece otomatik olarak etnik merkezcilik eğilimine sahip olmalarına neden olur.


Ne kadar açık fikirli olunursa olsun, tam olarak etnik merkezci olmayan bir kişiye rastlamak oldukça zordur. İnsanlar başka kültürlerin bazı bakış açılarını doğal olmayan bir biçimde bulurlar. Bunlar arasında dini görevlerin yerine getirilmesi, arkadaşlara veya akrabalara karşı davranış biçimleri veya yeme alışkanlıkları, hatta gülümsemeleri örnek olarak verilebilir.


Tabi ki bu utanılacak bir durum değildir. Yetişmiş olduğumuz toplumun doğal bir sonucudur. Bu yüzden başka kültürlerle çalışırken, kendi kültürel değerlerimizle karar vermememiz ve ön yargılarımızla hareket etmememiz ve karşı kültüre saygıyla eğilmemiz gerekir. 


Diğer kültürler, kendi kültürel referanslarıyla yargılanmaya başlandığında, etnik merkezcilik kendini hissettirmeye başlar. Ayrıca kendini medeni olarak kabul eden ülkeler, farklı ülkelerdeki insanları medenileştirmek gibi bir misyonu olduğunu düşünmekte ve beraberinde kolayca kolonileşmeye gitmektedirler. Afrika ve Amerika’da gerçekleştirilenler etnik merkezciliğin sonuçlarıdır. İspanyolca, Portekizce, İngilizce, Fransızca vb. dillerin ve dinlerinin bu ülkelere empoze edilme nedeni de etnik merkezciliktir.




Etnik Merkezciliğin Özellikleri Nelerdir?

Etnik Merkezciliğin Özellikleri

Etnik merkezciliğin özellikleri genellikle dışlayıcı, kapalı fikirli ve kültürel duyarsızlık içerir. Bu özellikler, insanları gruplarına göre değerlendirme eğiliminde olan ve farklı kültürlere karşı hoşgörüsüz bir tavır sergileyen bir yaklaşımı temsil eder.


  • Dışlayan: Başka kültürleri ve etnik grupları dışlama eğilimindedir.

  • Kapalı fikirli: Kendi kültürlerine ve düşüncelerine sıkı sıkıya bağlıdır, farklı görüşlere ve perspektiflere kapalıdır.

  • Kültürel duyarsızlık: Diğer kültürlerin değerlerine, inançlarına ve geleneklerine karşı anlayışsız ve duyarsızdır.




Etnik Merkezcilik Örnekleri

Etnik merkezciliğe masallar, halk hikayeleri, ata sözleri, hatta dillerinde olmak üzere kültürün birçok alanında rastlanır. Birçok dilde, özellikle Batı toplumlarının dışındaki dillerde, “insanlık” veya insaniyet” terimleri kendi bulundukları topluma atfedilmekte ve diğer grupların üyelerinin daha az insani olduğu algılanmaktadır.


Örneğin, Eskimo terimi ilk olarak Kuzey Kutup bölgesi ve civarında yaşayanlar için kullanılmıştır. Bu kelime Eskimoların çevresinde yaşayan komşuları tarafından yerli Amerikalı olarak kullanılmıştır. Komşuları bu ismi onlara gözlemlerine dayanarak vermişlerdir. Komşularının dillerinde Eskimo ham et yiyen anlamına gelmektedir. Bu anlam etnik merkezcilik temeline dayandırılmakta ve bazı gruplar için uygun, bazı gruplar için de uygunsuz bir terim olarak kullanılır.


Ayrıca Alaska’da bulunan bazı alt gruplar da kendilerini Inuit “gerçek insan” olarak adlandırılır. Kendilerini gerçek insan olarak kabul eden bu kişiler, dünyadaki diğer kişileri gerçek olmayan bir yerde konumlandırırlar. Hem “Eskimo” hem de “Inuit” etnik merkezci terimlere örnektir.


Etnik merkezciliğe diğer bir örnek ise İngilizcede “Barbarian” anlamında kullanılan ve "Barbar" kelimesidir. Orijini Yunanca olan bu kelime, eski Yunan topluluğunun çevresinde yaşayan kabileler için kullanılmıştır. Yunanlılar, anlamadıkları dilleri konuşan insanları ‘bar-bar’ diye adlandırmışlar; ve bu isim köpek havlaması sesinden esinlenilerek türetilmiştir. Bu da, çok eski bir etnik merkezcilik örneğidir. Yunanlılar, konuşmalarını anlamadıkları bu insanları köpek seviyesinde görmüşlerdir.


Çeşitli ülkelerdeki siyasi liderler zaman zaman kendi ulusal kültürlerini yücelterek diğer ülkeleri ve kültürleri aşağılayıcı söylemlerde bulunabilirler. Örneğin, çeşitli Avrupa ve Amerika liderlerinin göçmenlere ve azınlıklara yönelik söylemleri, kendi etnik veya ulusal kimliklerini üstün tutma eğilimini yansıtır.


Eğitim müfredatları da bazen etnik merkezcilik örnekleri içerebilir. Örneğin, birçok ülkede tarih dersleri, kendi ulusunun başarılarını vurgularken diğer kültürlerin katkılarını göz ardı edebilir veya yanlış bir şekilde tasvir edebilir. Bu durum, öğrencilerin kendi kültürlerini diğerlerinden üstün olarak görmelerine neden olabilir.


Birçok küresel medya kuruluşu, haberleri sunarken öznel dil kullanır. Örneğin, bazı batılı medya kuruluşları, Orta Doğu veya Afrika'daki olayları "kaos" ve "kargaşa" olarak nitelendirirken, benzer durumlar batıda meydana geldiğinde "protesto" ve "halk hareketi" gibi daha olumlu terimler kullanabilir. Bu kullanım, batılı bakış açısının daha medeni ve düzenli olduğu izlenimini yaratırken diğer bölgeleri daha az gelişmiş ve karışık olarak gösterme eğilimindedir.


Yemek tercihleri de etnik merkezcilik alanına girer. Her kültürün yemek ve içeceklerle ilgili kendine özgü tercihleri vardır. Bu tercihler, bir kültürün düşünce sistemini ve geleneklerini yansıtır.


Çin’in bazı bölgelerinde köpek eti lezzetli bir yiyecek olarak kabul edilirken, Batılılar için bu durum büyük rahatsızlık kaynağı olabilir. Batı'da köpekler ve atlar genellikle evcil hayvan olarak görülür ve neredeyse insan muamelesi görürler; bu nedenle yemek olarak düşünülmeleri kabul edilmez. Öte yandan, Batılılar genellikle sığır ve domuz etini tercih ederler ve bu etleri tereddüt etmeden tüketirler. Ancak, Batılıların köpeklere ve atlara yönelik bu duyarlı tutumu, Hindistan'da ineklere ve sığırlara karşı gösterilen saygıyla paralellik gösterir.


Bu nedenle, yemek tercihlerinin her kültürde farklı anlamlar taşıdığı göz önünde bulundurularak bu konuda son derece saygılı bir yaklaşım sergilenmesi gerekmektedir.




Kültürel Görecelik (Cultural Relativism) Nedir?

Etnik merkezciliğin zıttı kültürel görecelik olup, her kültür veya etnik grubun başka bir kültür veya etnik grubun standartlarıyla değil, karşı kültürün değerleri ve inanışları ile değerlendirilmesi gerektiği fikrine dayanır.


Kültürel görecelikte hiçbir kültürün diğerinden daha iyi olduğu kabul edilmez. Kültürel görecelik, bir kültürün kavram ve değerlerinin başka dillere tam olarak çevrilemeyeceği veya tam olarak anlaşılamayacağı anlamına gelir.


Kültürel göreceliğin ortaya çıkmasının temel prensibi, yargılamaların deneyimlere ve insanların diğer kültürleri tanıma ve kabullenme tecrübelerine dayandırılır. 


Kültürel görecelik sadece ahlak, etik ve değerlerle ilgili değildir, aynı zamanda zaman, mesafe ve alan gibi konularda verilecek kararlarla da ilgilidir.




Kültürel Göreceliğin Özellikleri Nelerdir?

Kültürel göreceliği benimseyen kişiler genellikle kapsayıcı, açık fikirli ve kültürel duyarlılık gösterirler. Farklı kültürel yapılar arasında köprüler kurmayı destekler.


Kültürel Görecelik


  • Kapsayıcı: Farklı kültürleri ve insanları anlamaya ve kabul etmeye açıktır.

  • Açık Fikirli: Farklı görüşlere ve perspektiflere saygılıdır, yeni bilgiler ve deneyimlerle açık fikirlidir.

  • Kültürel duyarlılık: Diğer kültürlerin değerlerine, inançlarına ve geleneklerine karşı duyarlıdır, empati gösterir ve anlayışlı davranır.



Kültürel Görecelik Örnekleri

Kültürel görecelilik, bir kişinin inanç ve faaliyetlerinin başka bir ölçüt karşısında yargılanmak yerine kendi kültürlerine göre yorumlanması gerektiği anlayışıdır. Bu kavram, çeşitli toplumlar arasında karşılıklı saygı ve anlayışı teşvik etmek için hayati öneme sahiptir.


Amerika Birleşik Devletleri'nde doğrudan iletişim değerlidir ve genellikle dürüstlük ve şeffaflık iletmek olarak görülür. Buna karşılık, Japonya ve Çin gibi birçok Doğu Asya kültüründe, etkileşimlerde uyum ve saygıyı koruma düşüncesiyle dolaylı iletişim tercih edilir. Bu farklı yaklaşımları anlamak ve saygı göstermek, kültürel göreceliğin temel bir uygulamasıdır.


Kültürel olarak zaman algısı büyük farklılıklar gösterebilir. Batı kültürlerinde zamanında olmak çok değerli bulunur ve bu durum, zamanın doğrusal ve kesin bir görünümünü yansıtır. Ancak, birçok Latin Amerika ve Afrika kültüründe, zaman daha esnek bir şekilde ele alınır, olaylar ve aktiviteler herkes geldiğinde başlar, belirlenen bir saatte değil. Bu farklılıkları kültürel görecelilik açısından tanımak, yanlış anlamaları azaltabilir ve uluslararası ilişkilerde daha sorunsuz bir iletişim sağlayabilir.


Dünya genelinde kıyafet seçimleri ve moda anlayışı kültürel değerlerle şekillenir. Örneğin, Batı ülkelerinde iş ortamlarında takım elbise ve kravat giymek profesyonellik ve resmiyetin bir göstergesi olarak kabul edilirken, Güney Asya'da birçok profesyonel ortamda geleneksel giysi olan sari veya salwar kameez giyilir. Bu tür kıyafetler, yerel kültürün bir parçası olarak görülür ve aynı derecede saygınlık taşır. Kültürel görecelik bu farklılıkların her birini kendi bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgular, böylece hiçbir giyim tarzı diğerinden üstün veya daha uygun olarak görülmez.




Diğer Kavramlar

Ksenosantrizm Nedir?

Mutlak Kültürel Görecelik (Absolute Cultural Relativism) Nedir?

Eleştirel Kültürel Görelilik (Critical Cultural Relativism) Nedir?


Bu konudaki diğer tüm kültürel terimlere, kültürel terimler sözlüğü sayfamızdan erişebilirsiniz.



Sonuç Olarak

Etnik merkezcilik, her ne kadar tarihsel olarak köklü bir geçmişe sahip olsa da, günümüzde hâlâ birçok sosyal ve siyasal çatışmanın altında yatan temel nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna karşılık kültürel görecelik, bu çatışmaları azaltma ve daha barışçıl bir küresel toplum oluşturma yolunda bize rehberlik edebilir. Bu anlamda, kültürel görecelik, farklı kültürel yapılar arasında köprüler kurma ve empati yeteneğimizi geliştirme potansiyeline sahiptir.


Etnik merkezciliğin üstesinden gelmek ve kültürel göreceliliği benimsemek, yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda küresel bir toplum olarak da karşılıklı anlayış ve saygının geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bu yolculuk, bireylerin ve toplumların kendi iç görüşlerini sorgulamalarını, farklı kültürel perspektifleri anlamalarını ve daha kapsayıcı bir dünya görüşüne ulaşmalarını gerektirir. Etnik merkezcilikten uzaklaşarak kültürel göreceliği benimsemek, dünyamızın zengin çeşitliliğini kutlamamıza olanak tanırken, aynı zamanda daha barışçıl ve işbirlikçi bir global toplumu teşvik edecektir. Bu nedenle, kültürlerarası diyalog ve eğitim, bu süreçte hayati rol oynamaktadır.

Comments


Yazıyı Paylaş

Benzer Yazılar

Medeniyet ve Kültür

Farklı Kültürlerde Zaman Algısı ve Yönetimi

Uluslararası İş Kültüründe Mesafe ve Alan

bottom of page