top of page
Kültürel Terimler Sözlüğü

Kültürel Terimler Sözlüğü

Farklı toplumların, etnik grupların ve kültürlerin özelliklerini, geleneklerini ve ritüellerini daha iyi anlamak için gerekli olan terimleri keşfedin.

A

Adaptasyon, Uyum (Adaptation)

Kültürel adaptasyon, insanların yeni bir kültüre entegre olma ve bu kültürde rahat hissetme sürecini ifade eder. Bu süreç, bireyin mevcut kültürel kimliğinde gerekli "ayarlamaları" yaparak, değişen sosyo-kültürel ortamla uzlaşmayı ve bu ortama uyum sağlamayı içerir. Kültürel adaptasyon, aynı zamanda bireyin iki farklı kültür arasında köprü kurmasını ve her iki kültürde de başarılı bir şekilde işlev görebilmesini sağlayacak kültürlerarası duyarlılığın geliştirilmesini de kapsar.


Bu süreçte, kişi diğer kültürün perspektifini benimseyebilir, bu da "bilişsel adaptasyon" olarak adlandırılır. Daha ileri bir aşama olan "davranışsal adaptasyon" ise, kişinin ikinci kültürün normlarına uygun davranışlar sergileyebilmesidir. Adaptasyon, ayrıca bir kültürün çevresel zorluklarla başa çıkmasını sağlayan adaptif davranış kalıplarını da tanımlar.


Alt Kültür (Sub-Culture)

 Alt kültür, bir kültür içindeki bir grup insandır. Alt kültür, baskın bir kültürün içerisinde yer alan, farklı davranış, inanç ve tutum ağlarına sahip bir alt bölümüdür. Bu kültürel gruplar, üyelerinin ırkı, etnik kökeni, sosyal sınıfı, cinsiyeti veya yaşı gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak ana kültürden farklı özellikler gösterebilir.. Alt kültür, hakim kültürle olan bağlarını tamamen koparmadan, ancak bazı önemli noktalarda ayrışarak kendine özgü bir kimlik ve topluluk duygusu geliştirir. Bu sayede, alt kültürler, kültürel çeşitliliği ve zenginliği artıran dinamik ve etkileşimli topluluklar olarak işlev görür.


Amerika Yerlileri (Amerindian)

Amerika Yerlileri, genellikle Kızılderililer olarak da bilinir ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ve diğer Amerika ülkelerinde yaşayan yerli halkları ifade eder. Bu terim, bu toprakların orijinal halklarına atıfta bulunmak için kullanılır ve birçok farklı kabile ve etnik gruptan bireyleri kapsar. "Amerika Yerlileri" terimi, bu grupların zengin kültürel mirasını ve tarihini vurgulamak amacıyla kullanılır ve Amerika kıtasının yerlisi olan halkları genel bir çatı altında birleştirir.


 

B

Basma Kalıp, Klişe (Stereotype)

Farklı kültürleri farkında olmadan basma kalıp ve klişe bir biçimde değerlendiririz. Basma kalıp, o gruptaki insanların nasıl olduğu hakkında yanlış bir imaja dayanarak, grubun tüm üyelerinin özellikleri hakkında yaptıkları genellemeler veya varsayımlardır. Örneğin, Amerikalılar genel olarak arkadaşça, cömert ve hoşgörülüdür, aynı zamanda kibirli, sabırsız ve otoriterdir. Asyalılar mütevazi, kurnaz ve uyanıktır, ancak yüzlerini belli etmezler.

Basmakalıp yaygın olan ve kültürlerarası görüşmelerde sorunlara neden olan bir olgudur. Yerel mal ve hizmetlerin, yerel değerlerin, normların, standartların ve iş ahlakının ve kültür ve kimliğin kabul edilebilir tek şey olduğu görüşüdür. Çok dar ve sınırlı, bölgesel veya hatta kendi yerel dini grubuyla sınırlı olan dünya görüşüdür. Dar görüşlülük ve etnik merkezciliğin etkileri, farklı ırk ya da milliyet, din veya kültürden gelen insanları yanlış anlama eğilimi gösterir. Sonuç olarak, birbirleriyle iletişim zorunda kalan insanlar arasında iş birliğini teşvik etmek zorlaşır.


 

C

Canlıcılık, Animizm, Canlı Varlıklara İnanç (Animism)

Animizm, doğada her varlığın ve olayın maddi varlığının ötesinde bir ruha sahip olduğunu kabul eden bir inanç sistemidir. Bu görüş, doğal olaylara, hayvanlara ve diğer nesnelere ruh atfedilmesi ve bu varlıklara bir dereceye kadar tapınma uygulamalarının bulunduğu bir din anlayışına dayanır. Felsefi açıdan, animizm, her nesnenin bir ruhi varlık tarafından yönetildiğini ve doğanın canlı ve cansız bütün unsurlarının ruhlar tarafından yönlendirildiğini öne sürer. Bu inanç sistemi, doğadaki her varlığın, insan ruhuna benzer ruhlar taşıdığı fikrine dayanır ve bu şekilde, doğada insana benzer başka ruhların da bulunduğunu kabul eden ilkel bir dini inanç biçimi olarak tanımlanır.


Çeşitlilik, Farklılık (Diversity)

Çeşitlilik veya farklılık, her bireyin kendine özgü ırk, etnisite, cinsiyet, cinsel yönelim, sosyo-ekonomik statü, yaş, fiziksel yetenekler, dini inançlar, politik görüşler ve diğer özellikler açısından bireysel farklılıklarının tanınması, kabul edilmesi ve anlaşılması sürecidir. Çeşitlilik kavramı, bireyler arasındaki bu farklılıkları olumlu bir zenginlik olarak görür ve bu çeşitliliğin toplumsal uyum ve ilerlemeye katkı sağlar.


Farklılığın "birincil boyutları" olarak adlandırılan yaş, etnisite, cinsiyet, fiziksel yetenekler, ırk ve cinsel yönelim gibi özellikler genellikle değişmez niteliktedir. Öte yandan, "ikincil boyutlar" ise eğitim düzeyi, coğrafi konum, gelir, medeni durum, ebeveynlik durumu, dini inançlar, iş yerindeki rol ve kişisel deneyimler gibi değişebilen faktörlerdir. Her iki boyut da bireylerin kimliklerini şekillendirmede önemli rol oynar.


Çok Kültürlülük (Multiculturalism)

Çok kültürlülük terimi, sosyoloji, siyaset felsefesi ve ortak kullanım bağlamında çeşitli anlamlara gelmektedir. Sosyolojide ve günlük kullanımda, "etnik çoğulculuğun" eş anlamlısıdır. İki terim sıklıkla birbirinin yerine kullanılır.


Birden fazla kültürel geleneğin bulunduğu (New York City gibi) veya içinde bulundukları tek bir ülkeyi (İsviçre, Belçika veya Rusya gibi) içeren karma bir etnik topluluk alanını tanımlayabilir. Farklı kültürel ve etnik grupların kültürel çeşitliliği ilkesini destekleyen ve böylece farklı kültürel kimlikleri koruyan bir inanç veya politikadır. Amerika Birleşik Devletleri, asimilasyon modelinden kaynaklanan tekli monolitik kültürün aksine, çeşitli ve çeşitli kültürlerden oluşan "mozaik eritme potasını” oluşturmaktadır.


Çoğulculuk bütünsel farklılıklara odaklanma eğilimindeyken, çok kültürlülük bütünü oluşturan bireysel grupları vurgulamaktadır. Çok kültürlülük terimi, çeşitliliği arttırmayı amaçlayan strateji ve önlemleri belirtmek için de kullanılır. Çokkültürlülük, birçok kültürü ve kültürel kimliği alenen tanımaya ve saygı duymaya kendini adamış bir sosyal bakış açısıdır.


 

D

Dayanak Noktası, Çıpalama (Anchor)

Dayanak noktası, karar verme süreçlerinde kullanılan bir referans noktasıdır. Sosyal muhakeme teorisine göre, bu kavram, insanların bir karar verirken veya bir tahminde bulunurken başvurduğu temel bilgileri ifade eder ve bilişsel bir önyargı olarak işlev görür. Çıpalama, karar verme sürecinde bireylerin bir karar veya tahmin yapmadan önce aldıkları ilk bilgi parçasını baz alarak sonraki yargılarını şekillendirmeleri olayıdır. Bu süreçte, sunulan başlangıç bilgisi, kişinin değerlendirmelerinde bir "çıpa" görevi görerek, sonuçları önemli ölçüde etkileyebilir.


 

E

Etnik Merkezcilik (Ethnocentrism)

Dünyanın hızlı küreselleşmesi farklı kültürler ve dinler arasındaki iletişimi hızlı bir biçimde arttırmış ancak beraberinde de birçok problemi getirmiştir. Bu problemlerden bir tanesi de etnik merkezciliktir. Bu antropolojik ve etnolojik kavram, bizim bağlı olduğumuz ulus, din, ırk ve coğrafi koşullara çok fazla değer verilmesi ve kendimizin dışındaki diğer grupları ise önemsiz gösterme çabası olarak tanımlanabilir. Etnik merkezcilik şovenizm, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa yol açmaktadır.

Küreselleşme farklı kültürlerin birbirleriyle daha fazla karşılaşmalarına neden olmakta ve bu karşılaşmalarda kendi değerlerinin, diğerine göre daha üstün olduğu düşünülmektedir. Hatta doğumdan itibaren etnik merkezcilikle ilgili eğilimlerin gelişmeye başladığı belirtilmektedir. Her kültürde oluşan etnik merkezcilik dünyaya kendi kültürünün perspektifinden bakmayı gerektirmektedir. Bir kişinin kendi ırkı veya etnik grubunun çok daha önemli olduğu ve kültürünün diğer grupların kültürlerinden daha üstün olduğu inancı vardır. Etnik merkezcilik, yüzyıllar boyunca dünyadaki diğer insanları bazen dini misyoner girişimlerle, bazen de kolonileştirme hareketleriyle değiştirme gayreti içerisinde olmuştur.


 

F

Feminizm (Feminism)

Feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve cinsiyetler arası eşitlik için mücadele eden bir hareket ve düşünce sistemidir. Bu terim, kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal haklarını savunurken aynı zamanda toplumsal cinsiyet normlarını ve rollerini sorgulamayı içerir. Feminizm, kültürel bir terim olarak, toplumların cinsiyetle ilgili algılarını ve yapılarını ele alır, bu yapıları değiştirmeye ve daha adil bir toplum yaratmaya çalışır.


Folk (Halk)

Folk terimi, bir topluluğun veya bir halkın geleneksel yaşam tarzını, sanatını, müziğini ve diğer kültürel özelliklerini ifade eder. Bu terim genellikle "halk" anlamına gelir ve müzik, dans, el sanatları gibi alanlarda kullanılır. "Folk müzik" veya "folk sanatı" gibi ifadelerle bir kültürün köklü geleneklerini ve bu geleneklerin modern toplum içinde nasıl yaşatıldığını ve aktarıldığını anlatır.


Folklor (Folklore)

Folklor, bir topluluğun veya bir kültürün geleneksel bilgelerini, anlatılarını, müziklerini, danslarını ve diğer sanatsal ifade biçimlerini ifade eder. Bu terim, toplumsal değerlerin, inançların ve pratiklerin nesilden nesile aktarılmasını içerir ve kültürel kimliğin korunması ve ifade edilmesi açısından önem taşır.


 

G

Geleneksel Tıp (Traditional Medicine)

Geleneksel tıp, belli bir kültürde köken alan ve yüzyıllar boyunca o kültürün etnik veya toplumsal grupları tarafından uygulanan sağlık ve tıp pratikleridir. Bu terim, modern tıbbın aksine, kanıta dayalı ve bilimsel metotlar kullanılmadan önce farklı toplumlarda geliştirilmiş olan tıbbi sistemleri ifade eder. Geleneksel tıp, genellikle usta-çırak ilişkisi gibi empirik yöntemlere dayanarak aktarılır.


Geleneksel Tıp Örnekleri

Çin Tıbbı: M.Ö. 200 yılına kadar uzanan bu sistem, vücudun iki karşıt ama ayrılmaz gücü olan yin ve yang'ı dengelemeyi hedefler.

Ayurveda: Hint kökenli bu tıbbi sistem, vücudun doğal dengesinin korunmasına yönelik uygulamalar sunar.

Homeopati: Hastalıkların benzer belirtilerle tedavi edilmesine dayanan bir alternatif tıp yöntemidir.

Kampo Tıbbı: Japon tıbbı, Çin tıbbından türetilmiş ve bölgesel özellikler gösterir.

Natüropati: Vücudun kendi iyileşme kapasitesini destekleyen doğal tedavi yöntemlerini kullanır.

Akupunktur: İnce iğneler kullanarak vücuttaki belirli noktalara uygulanan bir tedavi yöntemidir.

Kayropraktik: Özellikle omurga ve kas-iskelet sistemine odaklanan bir tedavi şeklidir.

Bitkisel İlaç: Çeşitli bitkilerden elde edilen doğal ilaçlarla tedavi uygulamasıdır.


Gelişmiş Ulus veya Toplum (Developed Nation or Society)

Gelişmiş ulus veya toplum, genellikle zengin ve sanayileşmiş olan bir ülke veya toplum olarak tanımlanır. Bu tür ülkelerde yaşayan insanların çoğu, gıda, elektrik, fosil yakıtlar, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda yeterli imkanlara sahiptir. Bu durum, yaşam standartlarının yüksek olmasına ve yaşam sürelerinin az gelişmiş ülkelere göre önemli ölçüde daha uzun olmasına yol açar. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avrupa'nın birçok ülkesi, Japonya, Kore, Tayvan, Singapur, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler gelişmiş uluslar arasında yer alır.


Sosyal gelişme ise, toplumdaki her bireyin refahını artırmaya odaklanır ve böylece bireylerin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmelerini sağlar. Bir toplumun başarısı, her bir vatandaşın refahı ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, sosyal gelişme, insan kaynaklarına ve refahına yatırım yapmayı içerir ve toplumun genel olarak daha adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir yapıya sahip olmasını hedefler.


Güç Mesafesi (Power Distance)

Güç mesafesi, Geert Hofstede'nin kültür boyutlarından biridir ve toplum içinde gücün nasıl dağıtıldığına dair algıları ifade eder. Bu boyut, toplumun daha az güce sahip bireylerinin, gücün eşitsiz bir şekilde dağıtıldığını kabul etme ve bu durumu normal olarak görmeleri durumunu analiz eder. Bu durum, genellikle aile içinde çocuklara ebeveynleri tarafından öğretilen toplumsal eşitsizlik algıları ile pekiştirilir.


Toplumlarda güç mesafesi, eşitlik ve eşitsizlik algısının derecesine odaklanarak incelenir. Yüksek Güç Mesafesi Endeksi (PDI) olan ülkelerde, güç ve statü eşitsizlikleri geniş çapta kabul edilir ve bu ülkelerde yönetim yapıları genellikle merkeziyetçi ve hiyerarşiktir. Örnek olarak Malezya, Rusya ve Çin verilebilir. Düşük PDI değerine sahip toplumlarda ise, eşitsizlikler minimum düzeydedir ve genellikle daha demokratik ve katılımcı yönetim anlayışları hakimdir; Avusturya, Danimarka ve İsviçre gibi ülkeler bu kategoriye girer.


 

H

Heveslilik (Indulgence)

Heveslilik boyutu, Geert Hofstede'nin kültür boyutlarından biridir ve insanların yetiştirildikleri kültürel ortamlara göre arzularını ve dürtülerini kontrol etme eğilimlerini tanımlar. Göreceli olarak düşük kontrolün olduğu durumlar "hoşgörü-heveslilik" olarak adlandırılırken, göreceli olarak yüksek kontrolün olduğu durumlar "baskı" olarak isimlendirilir. Kültürlerde bu boyut, hoşgörü ve baskı arasında değişen şekillerde ifade edilebilir.


Heveslilik, yaşamın keyfini çıkarmak ve eğlenmekle ilgili temel ve doğal insan arzularının, nispeten serbestçe tatmin edilebildiği bir toplumu ifade eder. Bu tür toplumlarda bireyler genellikle mutluluk duyar, eğlenir, daha sağlıklı ve mutlu olma eğilimindedirler. Boş zamanlarında eğlenceli aktivitelere zaman ayırırlar ve genellikle optimist ve pozitif bir tutum sergilerler.


Karşıtı olan baskı ise, ihtiyaçların memnuniyetini kontrol eden ve katı sosyal normlar aracılığıyla düzenlenen bir toplumu ifade eder. Bu tür toplumlarda yaşayan bireyler daha az mutlu ve sağlıklı olabilirler, iş hayatı daha ön plandadır ve genellikle pesimist ve negatif bir yapıya sahiptirler.


Yüksek Heveslilik:

Hayattan mutluluk duyulur ve eğlenilir.

Daha sağlıklı ve mutlu olunur.

Boş zamanlarda eğlenceye zaman ayrılır.

Optimist ve pozitif yapılar görülür.


Düşük Heveslilik:

Hayat katı sosyal kurallarla düzenlenir.

İnsanlar daha az mutlu ve sağlıklı olabilirler.

İş hayatı daha önemlidir.

Pesimist ve negatif yapılar gözlemlenebilir.


Hiperdesan (Hyperdescent)

Hiperdesan (Hyperdescent), karma ırka sahip bir çocuğun soyunu belirleme uygulamasıdır. Bu uygulama, çocuğun sosyal olarak daha baskın olan ebeveyninin ırkını atayarak soyun belirlenmesini sağlar. Öte yandan, hiperdesanın tersi olan hipodesan, çocuğun daha az baskın olan ebeveyninin ırkını atama pratiğidir. Her ikisi de diğer soy belirleme yöntemlerinden, örneğin babasoylu veya anasoylu olma, farklılık gösterir.


Bir örnek olarak, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşanan siyah Afrikalıların Avrupalı kölelik tarihine benzer bir geçmişe sahip bir ülke olarak ele alınabilir. Amerikalılarda hipodesan yaygın bir uygulama iken, Brezilya'da hiperdesan daha yaygındır. Latin Amerika'nın mestizo (karışık ırk) nüfusları genellikle kendilerini Amerikan Kızılderilisi yerine Avrupa kültürü olarak tanımlarlar. ABD'deki Hispanik nüfusunun yaklaşık yarısı, 2000 Nüfus Sayımı'nda kendilerini "beyaz" olarak tanımlamıştır, bu da Porto Riko nüfusunun %80'i ile uyumludur.


Hipodesan (Hypodescent)

Hipodesan terimi, hiperdesanın tam tersidir ve genellikle karma ırka sahip bir çocuğun soyunu belirleme uygulamasını ifade eder. Bu uygulama, çocuğun daha az baskın olan ebeveyninin ırkını atayarak soyun belirlenmesini sağlar. Örneğin, bir kişinin annesi siyah ve babası beyaz ise, hipodesan uygulamasında çocuk genellikle siyah olarak tanımlanır, çünkü sosyal olarak genellikle siyah insanlar daha baskın kabul edilir.


Hipodesan uygulaması da hiperdesan gibi karma ırka sahip bireylerin toplum içindeki algılarını ve kimliklerini etkileyebilir. Bu tür uygulamalar toplumun kültürel ve sosyal yapısına bağlı olarak değişebilir ve farklı toplumlarda farklı şekillerde görülebilir.


 

I

Irk Ayrımı (Apartheid)

Apartheid terimi, Güney Afrika'da ırk ayrımcılığı uygulamasını tanımlamak için kullanılır ve Afrikaans veya Hollandaca'da "ayrı olma özelliği" anlamına gelir. Bu uygulama 1948'den 1990'ların başına kadar devam etmiştir. 1948'de Ulusal Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte, beyazlardan oluşan hükümet ırk ayrımcılığını güçlü bir şekilde uygulamaya başlamış ve Güney Afrika'da Irk Ayrımcılığı resmi olarak kurumsallaştırılmıştır.


Bu dönemde, ırklar yasalarla Beyaz, Siyah, Yerli ve Renkli gruplar olarak ayrılmış ve her biri kendi topraklarına ve kurumlarına sahip olmuştur. Beyaz olmayanların oy verme hakkı ve yönetimde temsil hakkı engellenmiştir. Eğitim, sağlık hizmetleri ve diğer kamu hizmetleri beyaz olmayanlara ikincil derecede sunulmuş, beyaz olmayanlar iş ve profesyonel alanda kısıtlanmıştır. Bu durumda yaşayan beyaz olmayanlar "Beyaz Güney Afrika"da ayrıcalıklı bir konumda yer almışlardır.


Irkçılık (Racism)

Irkçılık, belirli etnik gruplara ait olarak görülen insanlara karşı hoşnutsuzluk veya düşmanlık sergileyen teoriler, tutumlar ve uygulamalardır. Bu, kültürel olarak inşa edilmiş farklılık fikirlerine sosyal veya politik önem atfedilmesini içerir.


Irkçı, insan ırklarının birbirlerine üstünlüğünü temel alan Irkçılık felsefesini benimsemiş kişilere verilen addır. Irkçı insanların gösterdiği bu tutuma ise "ırkçılık" adı verilir. Irkçılık, genellikle çeşitli insan ırkları arasındaki biyolojik farklılıkların kültürel veya bireysel meseleleri de belirlemesi gerektiğine inanır. Ayrıca, doğal sebeplerle bir ırkın (genellikle kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna dair inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir. Irkçılığın ortaya çıkış nedenleri arasında ekonomik nedenlerin yanı sıra düşünsel nedenler de vardır.


Irkçılık terimi genellikle kendi etnik kültür değerlerini tek kriter olarak belirlemeyi (etnik merkeziyetçilik), farklılık korkusunu (ksenofobi), ırklar arasında birleşmelere ve ilişkilere karşıtlık ve milliyetçilik gibi kavramları da ifade edebilir. Irkçılık, sosyal ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen şiddeti haklı göstermeye çalışabilir.


İki Dillilik (Diglossia)

Dilbilimde iki dillilik, bir topluluğun iki farklı lehçesi veya dilinin bulunması durumunu ifade eder. Bu durumda, bir dilin farklı lehçeleri veya tamamen farklı iki dil, bireyler tarafından belirli sosyal durumlarda kullanılır. Topluluk, günlük iletişimde kullandığı konuşma diline ek olarak, edebiyat, resmi eğitim gibi özel alanlarda kullanılan standartlaştırılmış bir dil kullanır. Yüksek dil, genellikle günlük konuşmalar sırasında kullanılmaz.


İki dilli kişiler, iletişim kurdukları kişiye veya ortama bağlı olarak lehçeler veya diller arasında hızla geçiş yapabilirler. Örneğin, Haiti'deki eğitimli sınıf için bu durum geçerlidir. Onlar genellikle birbirleriyle standart Fransızca konuşurlar, ancak eğitimsiz Haitililerle sokakta iletişim kurarken Creole dilini tercih edebilirler. Bu durum, Diglossia olarak da adlandırılır ve "kod değiştirme" olarak bilinir.


İki Kültürlülük (Biculturalism)

Sosyolojide, iki kültürlülük başlangıçta farklı iki kültürün değişen derecelerde bir arada varlığını tanımlar. İki kültürlülüğü tanıyan, destekleyen veya teşvik eden resmi politika genellikle, hiçbir tarafın tam zafer kazanmadığı bir ulusal veya etnik çatışma tarihinden ortaya çıkar. Bu terim, bir bireyin iki veya daha fazla kültüre (örneğin, bir etnik mirastan biri ve içinde yaşadığı kültürden biri) veya iki veya daha fazla etnik geleneğe sahip olma veya miras alma durumunu tanımlar. İki kültürlülük, bireyin kendini eşit derecede iki kültürde de evinde gibi hissetmesi ve iki kültürle duygusal bağ kurabilmesini ifade eder. Bu terim ilk olarak 1950'lerde ortaya çıkmaya başlamıştır.


İki Mizaçlı, İki Ruhlu (Two-Spirited)

İki Mizaçlı, İki Ruhlu terimi, Kanada ile ABD'nin bir bölümünü kapsayan, eskiden Amerikan yerlileri tarafından iskan edilmiş geniş otlaklarla kaplı bölgelerde yaşayan yerli halkları ve Batı'nın diğer bölgelerinde yaşayan Kuzey Amerika Kızılderili eşcinsel erkeklerine atıfta bulunmak için kullanılır. Bu terim, tarihsel olarak, kendilerine toplumlarında saygın sosyal statüler verilen iki ruhlu erkekleri tanımlar. Geçmişte, bu bireyler bazen travesti olarak hayatlarını sürdürürlerdi.


Eski zamanlarda, bu bireyler genellikle "berdache" terimiyle anılırdı, ancak bu terim aşağılayıcı ve kökeni Arapça bir kelime olan "köle" anlamına gelir. Günümüzde ise, bazı eşcinsel Kızılderili kadınlar da kendilerini iki ruhlu olarak tanımlamaktadır. Bu terim, toplumda cinsiyet ve cinsel kimlik çeşitliliğini kabul eden ve bu bireylere saygı gösteren bir anlayışın bir parçası olarak kullanılır.


 

J

Jargon (Jargon)

Jargon, belirli bir meslek, grup veya alana özgü özel terimler, kelimeler veya ifadelerdir. Genellikle belirli bir topluluğun içinde anlamı bilinen ancak genel popülasyon için anlaşılması zor olan kelimeler veya ifadelerdir. Örneğin, tıp jargonu, hukuk jargonu, teknik jargon gibi alanlarda özel terimler kullanılır. Jargonun amacı, belirli bir topluluğun içinde iletişimi hızlandırmak veya belirli kavramları daha doğru ifade etmektir.


Jest (Gesture)

Jest, beden dilinin bir parçası olan ve genellikle sözlü olmayan iletişimde kullanılan hareketlerdir. Jestler, duyguları, düşünceleri, istekleri, davranışları veya durumları ifade etmek için kullanılır. Farklı kültürlerde jestler farklı anlamlar taşıyabilir; bazıları evrensel olabilirken bazıları sadece belirli bir kültürde anlam ifade edebilir. Örneğin, bir kültürde bir jestin gülümsemeyi ifade ettiği yerde, başka bir kültürde aynı jest farklı bir anlama gelebilir.


 

K

Kapsayıcılık (Inclusivity)

Kapsayıcılık veya içerme evrensel bir insan hakkı olarak görülür. Kapsayıcılığın amacı, ırk, cinsiyet, engellilik, tıbbi veya diğer ihtiyaçlara bakılmaksızın tüm insanları kucaklamaktır. Bu, eşit erişim ve fırsatların verilmesi ve ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükten kurtulmak (engelleri kaldırmak) ile ilgilidir. Kapsayıcılık kamu yaşamının tüm yönlerini etkiler. Çeşitlilik ve Kapsayıcılık arasındaki açık ayrımlara rağmen, ikisi genellikle farklılaşmamakta ve birlikte hareket etmektedir. İşyeri bağlamında çeşitliliğin açığa çıkarılması gerekmektedir. Bununla birlikte, kapsayıcılık olmadan, farklı yetenekleri çeken, katılımları ve yeniliği teşvik eden ve iş büyümesine yol açan önemli bağlantılar olmayacaktır. Dolayısıyla çeşitlilik ve kapsayıcılık sonuçları etkilemek için birlikte hareket etmektedir. Ancak onları temelde ayıran farklı şeyler vardır.


Kültürel Çeşitlilik (Cultural Diversity)

Çeşitlilik, insan demografik farklılıklarının (ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim, kültür, etnik köken, yaş, sosyo-ekonomik durum, düşünme ve çalışma tarzı veya fiziksel engellilik vb.) tüm yönlerini temsil eder. Birçok şirket yaşam tarzlarını, kişilik özelliklerini, bakış açılarını, fikirlerini, aile kompozisyonunu, eğitim düzeyini ve çeşitliliğin ayrıcalık elementlerini de göz önünde bulundurur. Çeşitlilik, farklı olma ya da çok çeşitli olma durumudur. Çeşitlilik, farklılıklar ve insanlara bu farklılıklara göre nasıl davrandığımızla ilgilidir. Çeşitlilik, cinsiyet kimlikleri, ırksal geçmiş, coğrafi konumlar, sosyo-ekonomik arka planlar, yaşlar, yetenek, cinsel yönelim ve bir mekana, olaya veya topluluğa tanıtılan ve katılım olan diğer özelliklere sahip olmayı ifade eder. Farklı bir topluluk, çok çeşitli geçmişlerden gelen insanların anlamlı bir şekilde etkileşimde bulunup bulunamayacağını da topluluğun her kademesinde dikkate alır. Bu, çeşitliliğin bakış açılarının dikkate alındığı, kimin karar alacağı ve daha fazlası ile ilgili olduğu anlamına gelir.


Kültürel Değerler (Cultural Values)

Tüm toplumun var olduğu temel ilkeler ve ideallerdir. Kültürel değerler kalıtsaldır ve kültürün çekirdeğini oluşturur. Kültürel değerler listesi, gelenekleri, ritüel sözleşmelerini, stilleri ve modayı içerir. Değerler, bunların aralarında en üstte bir yerdedir. Bu değerler kültüre ve topluma şekil verir. Bunları değiştirmek çok zordur. Çünkü sosyal kurumların ve sosyal normların içine yerleşmiştir. Bunlar toplumun idealleridir. Büyüklerimizin hatıralarında, eski kitaplarda, dini ve etik literatürde yer almaktadır. Bazen yaşlıların değerleri veya geçmişin değerleri olarak adlandırılır. Hayatımızın gelenekleri olarak söylenebilirler. Kültürel değerlerden sapma ciddi sosyal problemler yaratır. Bunlar sosyal hayatta göz ardı edilirse iki kuşak arasında bir boşluk oluşabilir.


Kültürel Görecelik (Cultural Relativism / Ethno Relativism)

Etnik merkezciliğin zıttı kültürel görecelik olup, her kültür veya etnik grubun başka bir kültür veya etnik grubun standartlarıyla değil, karşı kültürün değerleri ve inanışları ile değerlendirilmesi gerektiği fikrine dayanmaktadır. Kültürel görecelikte hiçbir kültürün diğerinden daha iyi olduğu kabul edilmez. Diğer kültürler ne daha iyi ne de daha kötü olarak görülüyor. Etnik görecelik, tüm grupların, kültürlerin veya alt kültürlerin doğası gereği eşit olduğuna dair diğer kültürlere duyulan derin ve yürekten saygıya dayanan bir inançtır. Kültürel görecelik, bir kültürün kavram ve değerlerinin başka dillere tam olarak çevrilemeyeceği veya tam olarak anlaşılamayacağı anlamına gelmektedir. Kültürel göreceliğin ortaya çıkmasının temel prensibi, yargılamaların deneyimlere ve bireylerin çevresindeki kültürleri tanıma ve kabullenme tecrübelerine dayandırılmaktadır.


Kültürlenme, Kültürel Etkileşim (Acculturation)

Kültürleşme iki farklı kültürün karşılaşmasıyla başlayan ve uyum ile sonuçlanan kültürel ve psikolojik değişim sürecidir. Söz konusu değişikliklerin gerçekleşmesi yıllar hatta kuşaklar boyu süren zaman alıcı bir süreçtir. Bireylerin bu değişiklikleri yönetmesi ise uyum olarak ifade edilmektedir. Farklı bir kültürün bireyleri, gelenekleri gibi daha yaygın kültürlerin boyutlarına katılarak kendilerini daha yaygın kültürlere dahil etmeye çalışırlar, ancak yine de özgün kültürel değerlerini ve geleneklerini korurlar. Sonuç olarak, mevcut bazı kültürel özelliklerin birleştirildiği, bazılarının kaybolduğu ve yeni özelliklerin ortaya çıktığı yeni, kompozit bir kültür ortaya çıkar. En eski kaydedilmiş batı kültürleşme tartışması, M.Ö. 348'de Platon tarafından yapılmıştır. O zamandan beri 100'den fazla farklı kültürleşme sınıflaması formüle edilmiştir


Kültürlerarası Öğrenim (Intercultural Learning)

Kültürlerarası Öğrenim kişinin kendi kültürünün ve diğer kültürler (normları, davranışları, ilişkileri ve vizyonu) hakkında derin bir biçimde farkında olunması ve anlaşılmasına yol açan bir süreç olarak tanımlanabilir. Kültürlerarası öğrenme fertlerin kültürleri ile ilgili bilginin araştırma, çalışma ve uygulama alanı olup, aynı zamanda farklılıkları ve benzerlikleri de ortaya çıkarmaktadır.


 

M

Mutlak Kültürel Görecelik (Absolute Cultural Relativism)

Belirli bir kültürde olup bitenlerin sorgulanmaması veya değiştirilmemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Herhangi bir yerde herhangi bir davranış veya fikri sorgulamanın etnik merkezci olacağı var sayımına dayanır.


 

O

Öz Referans Kriteri (Self Reference Criterion)

Öz Referans Kriteri, bireylerin karar verme süreçlerinde kendi kültürel değerlerine, deneyimlerine ve bilgilerine bilinçsizce başvurdukları bir olgudur. Bu, bir kişinin veya şirketin işlerin nasıl yapılması gerektiğini en iyi kendisinin bildiğini varsaymasına neden olur. Birçok firma, bir ürün veya hizmeti yerli pazarda başarıyla sattıktan sonra, bu ürün veya hizmetin adaptasyon gerektirmeden dış pazarlarda da başarılı olacağını düşünür. Bu durum, özellikle uluslararası pazarlamaya yeni başlayan firmalar için büyük bir engel teşkil eder. Öz Referans Kriteri, iç pazar için uygun olanın otomatik olarak dış pazarlar için de uygun olacağı varsayımı ile karakterize edilir; bu, ürünün veya hizmetin değiştirilip değiştirilmediğini test etme ihtiyacını ortadan kaldırır.


 

bottom of page